Hiçbir dil yazıldığı gibi okunmaz.
Türkçe’nin bir imlası bir de telaffuzu vardır.
Alfabemizdeki işaretler yani harfler konuşurken çıkardığımız sesleri ve meydana gelen ses olaylarını eksiksiz karşılamaz. Bazı sesler uzar, bazı harfler incelir, bazı kelimeler bir araya gelince farklı bir tınıyla telaffuz edilir, bazı kelimelerin söylenişi ise yazılışından bir hayli farklı olur. Telaffuzu imlaya yıkmak hiçbir zaman kafi olmayacağı gibi doğru da değildir. Onun için konuşulan lisanın fonetiğini yani ses bilgisini öğrenmek o dili layıkıyla konuşmanın mecburi bir gereğidir. Bütün gelişmiş dillerin imla alfabesi yanında bir de fonetik alfabesi vardır, ki o dili -hem ana dil hem de yabancı dil olarak- öğrenenler telaffuzun hakkını verebilsinler. Okullarda güzel konuşma derslerinde fonetik-diksiyon konuları tıpkı gramer konularında olduğu gibi ayrıntılarıyla işlenmesi gerekirken bu yapılmamakta ve neticesinde de rahatça üstesinden gelinebilecek konuşma kusurları köklü bir alışkanlığa dönüşerek Türkçeyi kulağa hoş gelecek biçimde konuşmayan bireyler yetişmektedir. Diksiyon hislerimizi ve fikirlerimizi sözle beyan etmemizin tekniğini, yordamını, inceliklerini bize anlatan bir disiplin olması itibariyle işte bu noktada devreye girer ve çok büyük önem taşır. Türkçe’ye Fransızca’dan geçen kelime aslında Latince “dictio” kökünden gelmekte olup söz söylemek, iş buyurmak, eyleme geçmek gibi anlamlar taşımaktadır. Dikte etmek kelimesinin de Latince aynı kökten geldiğini burada hatırlamakta fayda var. Tabii daha sade bir tarif yapmak da mümkün diksiyon için: Kulağa hoş, dile kolay bir söyleyiş tarzı. Bu ifade size yuvarlak gelebilir belki, ama inanın, bir o kadar da isabetlidir. Zira dil her şeyden önce ve hatta öte “konuşulur”. İmladaki değişmeler de telaffuzun değişmesiyle yaşanır çoğunlukla. Öyleyse şimdi kulağımızı dört açıp telaffuz ve fonetik hususlarını inceleyelim.
Türkçe’nin bir imlası bir de telaffuzu vardır.
Alfabemizdeki işaretler yani harfler konuşurken çıkardığımız sesleri ve meydana gelen ses olaylarını eksiksiz karşılamaz. Bazı sesler uzar, bazı harfler incelir, bazı kelimeler bir araya gelince farklı bir tınıyla telaffuz edilir, bazı kelimelerin söylenişi ise yazılışından bir hayli farklı olur. Telaffuzu imlaya yıkmak hiçbir zaman kafi olmayacağı gibi doğru da değildir. Onun için konuşulan lisanın fonetiğini yani ses bilgisini öğrenmek o dili layıkıyla konuşmanın mecburi bir gereğidir. Bütün gelişmiş dillerin imla alfabesi yanında bir de fonetik alfabesi vardır, ki o dili -hem ana dil hem de yabancı dil olarak- öğrenenler telaffuzun hakkını verebilsinler. Okullarda güzel konuşma derslerinde fonetik-diksiyon konuları tıpkı gramer konularında olduğu gibi ayrıntılarıyla işlenmesi gerekirken bu yapılmamakta ve neticesinde de rahatça üstesinden gelinebilecek konuşma kusurları köklü bir alışkanlığa dönüşerek Türkçeyi kulağa hoş gelecek biçimde konuşmayan bireyler yetişmektedir. Diksiyon hislerimizi ve fikirlerimizi sözle beyan etmemizin tekniğini, yordamını, inceliklerini bize anlatan bir disiplin olması itibariyle işte bu noktada devreye girer ve çok büyük önem taşır. Türkçe’ye Fransızca’dan geçen kelime aslında Latince “dictio” kökünden gelmekte olup söz söylemek, iş buyurmak, eyleme geçmek gibi anlamlar taşımaktadır. Dikte etmek kelimesinin de Latince aynı kökten geldiğini burada hatırlamakta fayda var. Tabii daha sade bir tarif yapmak da mümkün diksiyon için: Kulağa hoş, dile kolay bir söyleyiş tarzı. Bu ifade size yuvarlak gelebilir belki, ama inanın, bir o kadar da isabetlidir. Zira dil her şeyden önce ve hatta öte “konuşulur”. İmladaki değişmeler de telaffuzun değişmesiyle yaşanır çoğunlukla. Öyleyse şimdi kulağımızı dört açıp telaffuz ve fonetik hususlarını inceleyelim.
YAZILIŞ
|
SÖYLENİŞ
|
Yapacağım
|
Yapıca:m
|
Yapacağız
|
Yapıca:z
|
Yapacak
|
Yapıcak
|
Yapmayacağım
|
Yapmî(y)ca:m
|
Yapmayacağız
|
Yapmî(y)ca:z
|
Yapacağın
|
Yapıca:n
|
Geleceğim
|
Gelice:m
|
Geleceğiz
|
Gelice:z
|
Gelecek
|
Gelicek
|
Gelmeyeceğim
|
Gelmi:ce:m
|
Gelmeyeceğiz
|
Gelmi:ce:z)
|
Geleceğin
|
Gelice(y)in
|
Göreceğim
|
Görüce:m
|
Göreceğiz
|
Görüce:z
|
Görecek
|
Görücek
|
Görmeyeceğim
|
Görmi(y)ce:m
|
Görmeyeceğiz
|
Görmi(y)ce:z
|
Göreceğin
|
Görüce(y)in
|
Duyacağım
|
Duyuca:m
|
Duyacağız
|
Duyuca:z
|
Duracak
|
Durucak
|
Durmayacağım
|
Durmî(y)ca:m
|
Durmayacağız
|
Durmî(y)ca:z
|
Duracağın
|
Duruca:n
|
Süreceğim
|
Sürüce:m
|
Süreceğiz
|
Sürüce:z
|
Sürecek
|
Sürücek
|
Sürmeyeceğim
|
Sürmi(y)ce:m
|
Sürmeyeceğiz
|
Sürmi(y)ce:z
|
Süreceğin
|
Sürüce(y)in
|
Çürüyecek
|
Çüri:cek, Çüri(y)cek
|
Boğuşacağız
|
Bo&uşuca:z
|
Başlayayım
|
Başlıyım
|
Durmayayım
|
Durmıyım
|
Gelmeyeyim
|
Gelmiyim
|
Görmeyeyim
|
Görmiyim
|
Öpmeyeyim
|
Öpmiyim
|
Üzmeyeyim
|
Üzmiyim
|
YAZILIŞ
|
SÖYLENİŞ
|
Arayıp
|
Arıyıp
|
Başlayıp
|
Başlıyıp
|
İsteyen
|
İstiyen
|
Bekleyerek
|
Bekliyerek
|
Ağlaya
|
A:lıya
|
Bekleye
|
Bekliye
|
Yürüyerek
|
Yüriyerek
|
Çürüyen
|
Çüriyen
|
Başlayın
|
Başlıyın
|
İsteyin
|
İstiyin
|
Nereye
|
Neriye
|
Şuraya
|
Şurıya
|
Oraya
|
Orıya
|
Burada
|
Burda
|
Söyle
|
Sö:le, Sö(y)le
|
Öyle
|
Ö:le, ö(y)le
|
Böyle
|
Bö:le, bö(y)le
|
Aramayın
|
Aramıyın
|
Öğle
|
Ö:le
|
Eğer
|
E(y)er, E&er
|
Meğer
|
Me(y)er, Me&er
|
Diğer
|
Di(y)er
|
Sağır
|
Sa&ar (A kesintisiz ve bir dalga ile söylenir)
|
Bağırma
|
Ba&arma
|
Ağaç
|
A&aç
|
Sığır
|
Sı&ır (I kesintisiz ve bir dalga ile söylenir)
|
Sokağın
|
Soka&an (İkinci a epey kapalı, fakat ı gibi değil)
|
Durağın
|
Dura&an
|
Doğru
|
Do:ru
|
Yoğurt
|
Yo&urt
|
Çocuğun
|
Çocu&un
|
Soğuk
|
So&uk
|
Sağlık
|
Sa:lık
|
Sağol
|
Sa&ol
|
Moğol
|
Mo&ol
|
Ağız
|
A&az (İkinci a hayli dar ama ı değil)
|
Ağır
|
A&ar (İkinci a hayli dar ama ı değil)
|
Çağrı
|
Ça:rı
|
Yoğun
|
Yo&un
|
Dünya
|
Dün&ya ( N damaktan genze meyleder)
|
Şiir
|
Şi(y)İr, Şi&ir (İ uzun ve dalgalı)
|
Şair
|
Şa&ir
|
Fiil
|
Fi(y)il
|
Fail
|
Fa&il, Fa(y)il
|
Anlamak
|
An&lamak (N damaktan genze )
|
Sığınak
|
Sı&ınak
|
Değer
|
De(y)er
|
Daire
|
Da:(y)ire, Da:&ire
|
İade
|
İ(y)ade
|
Aile
|
A&ile, A(y)ile
|
Takat
|
Ta:kat-i (t ince, kelime ek alsa da hece uzamaz)
|
Tarikat
|
Tari(y)kat-i (t ince, kelime ek alsa da hece uzamaz
|
Şaibe
|
Şa(y)ibe, Şa&ibe
|
Bayağı
|
Baya:, Baya&a
|
Pekiyi
|
Peki:, Peki(y)i
|
Yiyecek
|
Yi(y)cek
|
Yağış
|
Ya&aş (Ses kesintisiz, A açıkken kapalıya dönüşür)
|
Ağa
|
A&a, (A sesi kesintisiz, dalgalı)
|
Dinleyici
|
Dinli(y)ciler
|
Puan
|
Pu&an (Ses U’dan A’ya kesintisiz dönüşür)
|
Konservatuar
|
Konservatu&ar
|
Turkuaz
|
Turku&az
|
Kuğu
|
Ku&u (U kesintisiz ve dalgalı)
|
Yukarıdan
|
Yukardan
|
Aşağıdan
|
Aşa:dan
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder