Ağlar, dövünür, ama sonunda avunur.
Ne kadar büyük de olsa keder.
Zaman kuşunun kanatlarına biner gider.
Aynı kuş getirir yeniden,
Güzel, sevinçli günleri.
Bu sabah dul kalmış kadınla
Geçen yıl dul kalmış kadın bir mi?
Biri başka insandır, öteki başka.
Biri kara soğuktur, öteki tatlı sıcak:
Birinden kaçılır, ötekine koşulur.
Yeni dul ağlayacak her gün
İçinden gelsin gelmesin.
Hep aynı ahlar, vahlar,
Saçını başım yolmalar.
Her şey bitmiş, dünya zindanmış gibi.
Ama gibi sadece,
İşin doğrusu şu hikâyede:
Genç bir güzelin kocası pek erken,
Öbür dünyaya yollanmak üzereyken,
Karısı bağrışırmış yanı başında:
- Dur, bekle beni, geliyorum;
Sensiz bu dünya benim ne'm ola?
Koca yine de yalnız çıkmış yola.
Güzelin babası akıllı adammış;
Sesini çıkarmamış ilk zamanlar,
Bırakmış kızını ağlasın, ağlayabildiği kadar.
- Kızım, demiş bir gün;
Yeterince yaş döktün.
Yeterince yaş döktün.
Merhum ne kazanır bu matemden,
Dünyayı kendine zehir etmenden?
Ölen ölmüşse bunca sağ kalan var.
Hem daha iyisi de çıkar,
Şıp diye de evlenirsin demiyorum;
Dünkü kara bugün ak olmaz, biliyorum.
Ama günü gelince, sen bana bırak,
Birini biliyorum sana gösterecek:
Genç, güzel, boylu boslu,
Merhumdan çok başka türlü.
- Yok, babacığım, demiş güzel;
Sakın koca arama bana,
Bir manastıra gönder beni.
Baba üstüne varmamış,
Bir ay daha geçmiş aradan.
Bizim dulun giyiminde değişmeler başlamış;
Güzele her türlüsü yakışır;
Karayı bile sevdirmenin yolu vardır.
Aşk perisi başlamış yeniden
Yerini yurdunu düzenlemeye,
Kumrular yuvalarına dönmeye.
Derken gelsin gülüşüp oynaşmalar,
Gençlik çeşmesinin çayırlarında
Sabah akşam dolaşmalar.
Babanın korkusu kalmamış artık sevgili merhumdan;
Ama beklemiş, kızından gelsin istek,
Nasıl olsa isteyecek.
O da beklermiş ki meğer,
Koca lafı babasından gelsin.
- Baba, demiş sonunda;
Hani sen bir koca buluyordun bana?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder