23 Mayıs 2020 Cumartesi

(S)ÖZÜN ÖZÜ

BİR NEFES SIHHAT GİBİ DEVLET YOK İSE CİHANDA, BUNUN TADINI ÇIKARALIM.

SESİMİZ İMZAMIZ, PARMAK İZİMİZ VE GÖZ BEBEĞİMİZ GİBİDİR, BİRİCİKTİR, YALNIZCA BİZE HASTIR. 
O BİZİM İNSANLIK ORKESTRASINDA ÇALDIĞIMIZ ENSTRÜMANIMIZDIR. CÜZDANIMIZDAN VE TELEFONUMUZDAN ÇOK DAHA DEĞERLİDİR.

DİYAFRAMIN GÜCÜ VE ETKİSİNİ KEŞFEDEN BİRİ ARTIK ESKİSİ GİBİ OLAMAZ. 
OKSİJEN VE GLİKOZ BEDENE ŞİFA, AKLA CİLÂDIR.

DİL, DİŞ, DUDAK, DAMAK VE GENİZ GİBİ KONUŞMA ORGANLARINI LAYIKIYLA KULLANARAK HARFLERİN/SESLERİN YERLERİNİ BELLEMEK DİLİN ŞİFRESİNİ ÇÖZMENİN İLK ADIMIDIR. 
SESLER MÜZİĞİN NOTALARIDIR.

TÜRKÇE SESLERİN BİRBİRİNE ÇOK YAKIN YERLERDEN TELAFFUZ EDİLDİĞİ BİR DİLDİR. 
O YÜZDEN ARTİKÜLASYON ANLAŞILIR OLMANIN OLMAZSA OLMAZIDIR.

DİKSİYON KULAĞA HOŞ, DİLE KOLAY SÖYLEYİŞTİR. 
HİÇBİR DİL YAZILDIĞI GİBİ KONUŞULMAZ. 
HARFLER ETKİLEŞİM İÇINDEDİR VE DEĞİŞİM GEÇİRİRLER.

KELİMEDE VE CÜMLEDE VURGU MANÂNIN EN GÜÇLÜ KOZUDUR. 
SÖZLERİMİZ SON HECE DAHİL DUYULMALIDIR.

GÜZEL TÜRKÇELİ METNİ DEFALARCA OKUYUP FONETİĞİNDEN ARTİKÜLASYONUNA, DİKSİYONUNDAN VURGUSUNA ÇÖZÜMLEMEK MEŞGALEMİZ HATTA HOBİMİZ OLSUN.

HAFIZAYI VE DİKKATİ ÇOK GELİŞTİRİCİ "METİN İLE GÖZ TEMASINI AZALTARAK OKUMA YAPMAK" DİL İLE ZEKA ARASINDAKİ BAĞI GÜÇLENDİRİR.

METNİ OKURKEN KELİMELERİ, İFADELERİ DEĞİŞTİR, EKLEME& ÇIKARMA YAP: TÜRKÇEDEN TÜRKÇEYE SİMÜLTANE ÇEVİRİ.

BİR METNİ BİR HİTABEYE DÖNÜŞTÜRÜP İLGİ VE BEĞENİ ELDE ETMEK İSTİYORSANIZ ONU YAŞAMALI, YAŞATMALISINIZ.

SESİMİZİ TIPKI BİR OYUN HAMURUNU ŞEKİLDEN ŞEKLE SOKAR GİBİ EĞİP BÜKMELİ; KALINLIK, YÜKSEKLİK, SERTLİK VE TON BAKIMINDAN BÜTÜN KOMBİNASYONLARI DENEMELİYİZ.

USLÜP YERİ GELDİĞİNDE KENDİNDEN GEÇERCESİNE KONUŞABİLMEK, YERİ GELDİĞİNDE DE KENDİNİ MÜTHİŞ BİR SAKİNLİK İLE KENDİNİ İFADE EDEBİLMEKTİR.

BİR KONUŞMA ESASEN MUHTEMEL SORULARA VERİLEN MAKUL CEVAPLAR BÜTÜNÜDÜR. SORULAR MERAKIN TOHUMUDUR, SUNUMUN İSKELETİDİR. (5N 1K)

GÖZLEM VE EMPATİ HEM OYUNCULUĞUN HEM HİTABETİN PÜF NOKTASIDIR. 
MUHATABINI TANIMAYAN HATİP, KONUSUNA İSTEDİĞİ KADAR HAKİM OLSUN, YİNE DE NİHAİ HEDEFİ OLAN İKNAYA ULAŞAMAZ.

HATİP SADECE NUTUK ATAN DEĞİLDİR. HATİP SİZİNLE KONUŞUR. SİZE BİR DİYALOĞUN İÇİNDE OLDUĞUNUZU HİSSETTİRİR. 
KONUŞTURMAK VE DİNLEMEK İLETİŞİMİN GERÇEK OLDUĞUNU İSPATLAR.

İYİ BİR SUNUM SİNEMADA FİLM İZLEMEK GİBİDİR. HARİKA BİR FRAGMANLA BAŞLAR, ŞAHANE BİR FİNALLE BİTER.

MÜLÂKATTA BAŞARI HESABA ÇEKİLMEDEN ÖNCE KENDİNİ HESABA ÇEKMEKLE MÜMKÜNDÜR.

BİLEN ANLATAMAYABİLİR, AMA ANLATAN BİLMEK ZORUNDADIR.

GÜNLÜK KONUŞMA VE YAZIŞMALARDA İTİNALI VE PROVALI OL.

GÜZEL KONUŞMAK, İYİ HATİP OLMAK İÇİN KULAĞIMIZ VE GÖZÜMÜZ BOL BOL BAŞARILI HATİPLERDEN NASİPLENMELİDİR.

BAKİ KALAN BU KUBBEDE BİR HOŞ SADÂDIR.

21 Mayıs 2020 Perşembe

VURGU


Vurgu temelde ikiye ayrılır.
Kelime Vurgusu: Bir kelimedeki hecelerden birinin diğer hecelerden daha baskılı söylenmesine kelime vurgusu denir.
Cümle Vurgusu: Bir cümledeki kelimelerden birinin diğer kelimelere oranla daha baskılı söylenmesine cümle vurgusu denir.
Konuşma sırasında kelimelerin tüm heceleri aynı tonda ve aynı vurguyla okunmaz. Her dilde kelimelerin farklı hecelerine vurgu yapılır ve bu vurgular konuşmanın doğallığını oluşturur. Tek düze ve tek tonda çıkan bir konuşma akışı bilgisayar makinelerine okutulan konuşma metinleri gibidir. Dinleyen için duygusuz, sıkıcı ve monotondur.
İstisnaları olmakla birlikte vurgunun belli kaideleri vardır.
Başta dediğimiz gibi her kelimenin bir hecesi üzerinde muhakkak bir ses baskısı vardır. Mesela heyecan kelimesinde vurgu son hecededir: HeyeCAN.

*Türkçe’de kural olarak vurgular son hece üzerindedir. Bazıları dışında kelimeye eklenen her yeni ek vurguyu üzerine alır:
HeCE – HeceLER – HeceleRİ - HecelerDE – HecelerdeKİ – HecelerdekiNİN

*Yer adlarında, bağlaçlarda, pekiştirilmiş sıfatlarda ve bazı zarflarda vurgu son heceden başka hecelere kayar.

*Yer adlarında vurgu:
banDIRma – GÖLcük – BURdur – SAMsun – YOZgat – ARTvin – ŞAVşat – DÖRTyol – DÜZce – küTAHya – isKENderun – anTALya – isTANbul – AVcılar – eSENler – eĞİRdir – kaNAda – ingilTEre – viYAna -

*Bir isim özelleştiği zaman vurgusu da değişir. Hayvandan bahsediyorsak porSUK, çaydan bahsediyorsak PORsuk şeklinde söyleriz. İnsanları kastediyorsak avcıLAR, ilçeyi kastediyorsak AVcılar deriz. Kattan söz ediyorsak bodRUM, tatilden söz ediyorsak BODrum diye ifade ederiz. Reddediyorsak HAyır der, şerden kaçmak için haYIR işleriz. “U”şak bir vilayettir, uŞAK ise hizmetçi. Edebiyatın anlamdaşı yaZINdır, denize YAzın girilir. MIsıra gidilir, mıSIR yenir.  

*Vurgu zarf ve bağlaçlarda ilk heceye kayar:
Nİçin, ANcak, ÖNce, SONra, AYrıca, YALnız, BELki, HEnüz, ANsızın, NAsıl, HANgi…

*Türkçe’de ekler genel kural olarak vurguyu üstlerine aldığı halde bazı ekler vurguyu kendilerinden önceki hecede bırakırlar:
- Küçültme Ekleri:
yaVAŞça, sesSİZce, kiBARca
- Olumsuzluk Ekleri:
koNUŞma, söyLEme, DURma, oTURma,

*İsim üreten –me –ma ekleri ise vurguyu üstlerine alırlar.
Böylece kelimenin olumsuz fiil mi isim fiil mi olduğu vurguyla belli olur.
“Biri konuşMA yaparken sen koNUŞma”
“DanışMA masasına bir şey daNIŞma”

*Ek fiilin şartı – se –sa ekleri de vurguyu üstlerine almaz, bir önceki hecede bırakır: geLİRse, baKARsa, bakMAZsa, giDERse, seVERse,

*Fiillerde birinci ve ikinci kişi ekleri -şimdiki zaman dışında- vurguyu bir önceki kip ekinde bırakır: göRÜrüm – bineCEğim – bakmaLIyım – anLARsın – bakMAlısın – bineCEKsin -

*Dilimize Arapça’dan, Farsça’dan geçen kelimelerde istisnai vurgular olabilmektedir: BEYnelmilel – BİLmukabele – HArikulade – saKAtat

*Pekiştirme sıfatlarında pekiştirme amacıyla kullanılan heceler vurguyu kendi üzerlerine alır: SIMsıkı – KOSkoca – BÜSbüyük – BÜSbütün – BAMbaşka

DİLİMİZDEKİ HARFLER VE SESLER


Ünlüler:

Ağız boşluğunda ve ses yolunda hiçbir engele çarpmadan çıkan seslere “Ünlüler” denir.
Türkçe’de 8 ünlü bulunur.

a,e,ı,i,o,ö,u,ü

Ünlüler ağız ve burun boşluğunda hiçbir engele uğramadan oluşur.
Ağzımızdan net ve açık biçimde çıkar. Tek başlarına hece oluşturabilirler.
Özgür ve gürültüsüz seslerdir.

Çıkış Yerlerine Göre Ünlüler:

“A”:

En geniş sesli harftir. “A” sesi çıkartılırken çene serbestçe aşağı indirilmelidir. Dil çeneye olabildiğince paralel ve dilin ucu alt dişlere değmelidir. Sesin boğumlandığı yer ağzımızın arka kısmındadır. Ses alt çeneye oturur.

“O”:

“O” sesinde dudaklar yuvarlak, yanaklar içerde ve çene olabildiğince aşağıdadır.
Sesin boğumlandığı yer ağzımızın orta-arka kısmıdır.

“U”:

Dudaklar “O” sesinde olduğu gibi yuvarlaktır, tek farkı dudakların öne doğru uzamış olmalarıdır. Dolayısıyla “U” sesinde çene “O” sesine göre daha dardır. Sesin boğumlandığı yer ağzımızın arka kısmındadır.

“İ”:

“İ” sesi ağzımızın ön kısmında boğumlanır. “İ” sesi çıkartılırken dilin yanları üst dişlerin iç kısımlarına değmelidir. Dudaklar üst dişler görünecek şekilde pozisyon almalıdır.

“E”:

“E” sesi ağzımızın ön-yan kısmında boğumlanır. “E” sesi çıkartılırken dudaklar yana doğru açılmalı ve dilin ucu alt diş etlerine değmelidir.

“Ü”:

Dar bir ünlüdür. “Ü” sesi ağzımızın ön kısmında boğumlanır. “Ü” sesi çıkartılırken dudaklar önde ve yuvarlak bir pozisyon almalıdır.

“I”:

Şan egzersizlerinde kullanılmayan bir sesli harftir. Dar bir ünlüdür. “I” sesinin boğumlandığı yer ağzımızın arka kısmındadır.

“Ö” sesi ağzımızın ön kısmında boğumlanır. Çene olabildiğince aşağıda ve dudaklar önde pozisyon almalıdır.

Ünsüzler:

Ağız boşluğunda ve ses yolunda bazı engellere çarparak çıkan seslere “Ünsüzler” denir.
Türkçe’de 21 ünsüz bulunur.

b,c,ç,d,f,g,ğ,h,j,k,l,m,n,p,r,s,ş,t,v,y,z

Ünsüzlerin çıkışı sırasında soluk (nefes), konuşma organlarının herhangi bir yerinde bir engele rastlar. Bu engel bazen dudaklarda, bazen dille diş ya da dille damak arasında olur. Ünsüzler çıkarken ses yolunda açılma, kapanma, daralma, ve gırtlakta bulunan ses tellerinde titremeler olur. Akciğerlerden gelen havanın ses yolundan geçerken karşılaştığı bütün bu durumlar ve çıkış yerleri ünsüzlerin özelliklerini oluşturur.

Çıkış Yerlerine Göre Ünsüzler:

“B”,”M”,”P” (Dudak Ünsüzleri):

Bu ünsüzler çıkartılırken alt ve üst dudak birbirine değerek kapanır.

“F”,”V” (Diş-Dudak Ünsüzleri):

Üst dişler alt dudağa değerken meydana gelen sürtünmeden oluşan ünsüzlerdir.

“D”,”T”,”L”,”N” (Sert Damak Ünsüzleri):

Bu ünsüzler sert (ön) damak bölgesinde tınlarlar. “D”, “T” ve “N” ünsüzlerinde dilin ucu üst diş köklerine değerken; “L” ünsüzünde dilin ucu biraz daha geride sert damağa değmelidir.

“Z”,”S” (Diş Ünsüzleri):

“Z” ve “S” ünsüzleri ağzın ön kısmında alt ve üst dişlerin arasından patlayarak çıkar. Bu ünsüzler çıkartılırken dilin ucu alt diş etlerine değmelidir.

“C”,”Ç”,”Ş”,”J” (Yan Diş Ünsüzleri):

Bu ünsüzler çıkartılırken dilin yanları üst dişlerin iç kısımlarına ve damağa değmelidir. Dil çeneye paralel ve dilin ucu alt diş etlerine doğru pozisyon almalıdır.

“G”,”K”,“Y” (Yumuşak Damak Ünsüzleri):

Bu ünsüzlerin çıkarılış anında dilin arka tarafı (dil sırtı), yumuşak (art) damakla buluşurken dilin ucu alt dişlere değmelidir.

“H” ünsüzü ağzımızın arka tarafında oluşur. Ciğerlerimizden çıkan havanın ses tellerini titretmesi ile gırtlakta meydana gelir.

“R” ünsüzü çıkartılırken dilin ucu sert damağa, sert damak ünsüzlerinde olduğu gibi tam olarak değmez, dilin ucu yuvarlanır ve hava akımı önde oluşur. 

TİLKİ İLE LEYLEK


Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün..
Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş.
- Ama, demiş tilki, bizde misafir..
Umduğunu değil bulduğunu yer.
Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
Bir çorba çıkarmış topu topu..
O da sulu mu sulu.
Hem nereden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
Leylek gagasıyla uğraşadursun..
Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
Leylek kızmış, ama çekmiş sineye.
Bir zaman sonra
O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
- Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
Ben dostlara naz etmesini sevmem.
Tam saatinde gelmiş.
Leyleğe türlü diller dökmüş.
Şu güzel bu güzel,
Hele yemeğin kokusu..
Gel iştahım gel!
Gerçi tilkilerin iştahı
Pek nazlı değilmiş ama
Et kokusu başka şeymiş.
- Kuşbaşı galiba, demiş.
Bayılırmış etin böylesine
Hele kıvamında pişmişine.
Derken yemek sofraya gelmiş.
Gelmiş ama nasıl?
Kokusunu al, eti arada bul!
Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
Tam leyleğin gagasına göre
Tilki burnunu burgu etse nafile.
Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
Aç kaldığına mı yansın
Bir kuşa rezil olduğuna mı?
El alemi aldatanlar
Bu masal size:
Bir gün sizi de sokarlar
Kurduğunuz kafese ...

NASIL OYNAMALI

Verdiğim parçayı, ne olur, dediğim gibi rahat, özentisiz söyle. 
Çünkü birçok oyuncular gibi söz parlatmaya kalkacaksan, mısralarımı şehrin tellalına okuturum daha iyi. Elini kolunu da havalara savurma öyle; ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın.
Doğrusu, yürekler acısı geliyor bana gürbüz bir delikanlının, takma saçlar sakallar içinde, bir acıyı yüreğini paralarca, didik didik ederce bağırıp halkın kulaklarını yırtması; o halk ki çoğu kez anlaşılmaz, dilsiz oyunları, gürültü gümbürtüyü sever. Bir oyuncu Termagan'dan daha yaygaracı, Nemrut'tan daha nemrut oldu mu, hak ettiği şey kırbaçtır bence.
Bu hallere düşme, rica ederim.
Fazla durgun da olma; aklını kullanıp ölçüyü bul.
Yaptığın söylediğini tutsun, söylediğin yaptığını.
En başta gözeteceğimiz şey, yaradılışa, tabiata aykırı olmamak.
Çünkü bunda sapıttık mı tiyatronun amacından ayrılmış oluruz.
Doğduğu gün de, bugün de tiyatronun asıl amacı nedir?
Dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup ne olmadığını ortaya koymak.
Gerçeği büyütmek ya da küçültmekle bilgisizleri güldürebilirsiniz, ama bu bilenleri üzer; oysa bir tek bilgili dost, bilgisiz bütün bir kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için.
Ah ben öyle oyuncular gördüm ki sahnede, öyle beğenilen, alkışlanan oyuncular gördüm ki, günaha girmeyeyim ama, değil Hıristiyan, değil Müslüman, insan bile değillerdi.
Öylesine şişirme, uydurma hallere giriyorlardı ki, dedim bunları tabiatın kaba işçileri yaratmış olmalı, insan yapıyorum derken insanlığın berbat bir kopyasını yapmışlar.
Az çok değil, iyice yenmeli bunu.
Sakın söyleyeceklerinden fazlasını söyletmeyin soytarılarınıza.
Öylelerini gördüm ki, kendi başlarına gülmeye ve seyircilerin en anlayışsızlarını güldürmeye kalkıyorlar. Hem de oyunun anlayış isteyen, en can alıcı yerinde.
Kötü bir şey bu; acıklı bir budalalık bu yoldan tutunmaya çalışmak.
Haydi, gidin hazırlanın.




*William Shakespeare'in Hamlet oyunundan.
Bu tiradda Shakespeare bir tiyatro oyuncusunun aslında ne yapması gerektiğine dair tüyolar veriyor.
Bir yönetmen edasıyla oyunculuğun en basit tanımını yapmış.


GENÇ DUL

Kocası ölür de kadın ağlamaz olur mu?
Ağlar, dövünür, ama sonunda avunur.
Ne kadar büyük de olsa keder.
Zaman kuşunun kanatlarına biner gider.
Aynı kuş getirir yeniden,
Güzel, sevinçli günleri.
Bu sabah dul kalmış kadınla
Geçen yıl dul kalmış kadın bir mi?
Biri başka insandır, öteki başka.
Biri kara soğuktur, öteki tatlı sıcak:
Birinden kaçılır, ötekine koşulur.
Yeni dul ağlayacak her gün
İçinden gelsin gelmesin.
Hep aynı ahlar, vahlar,
Saçını başım yolmalar.
Her şey bitmiş, dünya zindanmış gibi.
Ama gibi sadece,
İşin doğrusu şu hikâyede:
Genç bir güzelin kocası pek erken,
Öbür dünyaya yollanmak üzereyken,
Karısı bağrışırmış yanı başında:
- Dur, bekle beni, geliyorum;
Sensiz bu dünya benim ne'm ola?
Koca yine de yalnız çıkmış yola.
Güzelin babası akıllı adammış;
Sesini çıkarmamış ilk zamanlar,
Bırakmış kızını ağlasın,  ağlayabildiği kadar.
- Kızım, demiş bir gün;
Yeterince yaş döktün.
Merhum ne kazanır bu matemden,
Dünyayı kendine zehir etmenden?
Ölen ölmüşse bunca sağ kalan var.
Hem daha iyisi de çıkar,
Şıp diye de evlenirsin demiyorum;
Dünkü kara bugün ak olmaz, biliyorum.
Ama günü gelince, sen bana bırak,
Birini biliyorum sana gösterecek:
Genç, güzel, boylu boslu,
Merhumdan çok başka türlü.
- Yok, babacığım, demiş güzel;
Sakın koca arama bana,
Bir manastıra gönder beni.
Baba üstüne varmamış,
Bir ay daha geçmiş aradan.
Bizim dulun giyiminde değişmeler başlamış;
Güzele her türlüsü yakışır;
Karayı bile sevdirmenin yolu vardır.
Aşk perisi başlamış yeniden
Yerini yurdunu düzenlemeye,
Kumrular yuvalarına dönmeye.
Derken gelsin gülüşüp oynaşmalar,
Gençlik çeşmesinin çayırlarında
Sabah akşam dolaşmalar.
Babanın korkusu kalmamış artık sevgili merhumdan;
Ama beklemiş, kızından gelsin istek,
Nasıl olsa isteyecek.
O da beklermiş ki meğer,
Koca lafı babasından gelsin.
- Baba, demiş sonunda;
Hani sen bir koca buluyordun bana?

MASAL BAŞI

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, 

Cinler top oynarken eski hamam içinde...

Ben diyeyim bu ağaçtan, siz deyin şu yamaçtan; 

Uçtu uçtu bir kuş uçtu, kuş uçmadı gümüş uçtu,

Gümüş uçmadı Memiş uçtu.

Uçar mı, uçmaz mı demeye kalmadı;

Anam düştü eşikten, babam düştü beşikten...

Biri kaptı maşayı, biri aldı meşeyi;

Dolandım durdum dört köşeyi…

Vay ne köşe bu köşe!

Dil dolanmadan ağız varmaz bu işe:

Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, şu köşe güz köşesi, diye

İki tekerleyip üç yuvarlarken aşağıdan sökün etmez mi Maraş paşası!..

Hemen bir sarıya bir fare deliği bulup, attım kendimi dışarı;

Gel gelelim şu mahallenin yumurcakları haşarı mı haşarı;

Bir fiske vurdular enseme, gözlerim fırladı dışarı!..

Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim.

Çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek, soğuk sular içerek,

Altı ayla bir güz gittim.

Bir de dönüp ardıma baktım ki, ne göreyim,

Gide gide bir arpa boyu yol gitmişim!..

Vay başıma, hay başıma; bu yol bitecek gibi tükenecek gibi değil,

Ya bir devlet kuşu konsa başıma, ya da alsa beni kanadına kaşına,

Demeye kalmadı, bir de baktım, ne göreyim?

Adıyla sanıyla, yeşiliyle alıyla, Zümrüdüanka dedikleri değil mi?

Kafdağı’nın üstünden süzüm süzüm süzülüp geliyor.

Bakın hele! Yüzü insan, gözleri ahu.

Martaval değil masaldır masal bu!

YENİ TEKERLEMELER

Bi bu babanın bebesi boboyu bubi bildi. 
Büyülü bülbül berberin bambisini bambuda bombaladı. 

Cimcime cemilin cümbüşünün cıvık curası cuma curcunasında cici cemin cami camına cortladı. 

Çiğ çaycının çocuğu çiftçi çerçiye çölde çokça çürük çarık çulluk çıkardı. 

Dedenin düdüğü dodonun didisini dıdısının dıdısına debdebe ile dip dibe dürtünce dili dilim dilim dutlandı.  

Fıstık fıskiyesinin fitili füme fulâr furyasıyla fosur fosur fitne fesat filintalara hafif hafif fötrledi. 

Gagası gri gıdısı gür gıt gıt gıdakların gıdalarının goygoyu gergefli gidici gansgterin gücüne gitti. 

Hahamın horhor hamam havarisi haşhaş haşerelerini hüşkeleyip hiddetle höykürerek hırgürü hortlattı. 

Jandarmanın ejderha jenerasyonu jet sosyete Jâlenin jübile jartiyerini jiletledi. 

Kekeme körpe küçük kuçu kuçu keçilerin keçesinin kılını kokona kurda körkütük küpelerle kırk kuruştan kakaladı. 

Lemîlerin Lıkır Lôkmacı lalasının lülesi Lâlelinin lâklâk lâdesçisi Leylâ'nın leylâk lôdosunu linç etti. 

Mimiksiz mumyayı mumla mayalayamamamın misillemesi  Mamaklı minik mıymıycı muşmula mozolesinin möblesine mürdüm moru montelemek oldu. 

Nenemin ninesinin nodül nezlesi nüksedince Nina ninninin nidasını nice nemli naneyle nurlandırıp nötrledi. 

Papyonlu pespaye pipocu pespembe pütürlü pulpaları papaza paramparça postalayıp paparayı yedi.

Ruganlı rastıkçı rütbesiz retro Rasim restoratör Remzinin Rus ruleti restinin rizikosuna rastlayıp rızıklandı.

Süveyş süvarisi seyisin sistemsiz sütüne susuz sansar sızınca soslu söğüşü istemsizce sinsi sinsi sindirdi. 

Şu su şişesi şaşalak şefin şansına şâşaalı şansölyenin şimşirini şömineye şaftladı. 

Tûtî Tatar tantanasıyla tastamam tüttürünce taratorlar toraman tosbaların titizliğini törelerine tütsüledi. 

Vesvesesiz Vasfinin vasıfsız vaftizcisi vuslat üvertürünün vokalini visal için vücuda verdi. 

Yine Yayladan yaylanarak yol alan yüzsüz Yücel yiyici yağcıları yıkıcı yönüyle yutup yununca yeni yıla yayan yürüdü.  

Zelzelenin zilleriye zalimlerin zulmünün ziyadesiyle zararlanmasından zokayı zapteden zürafa zulasındaki zemzemi zarifçe zerketti.

20 Mayıs 2020 Çarşamba

İMLASINDA VE TELAFFUZUNDA HATA EDİLEN BİR KISIM KELİMELER


YANLIŞ
DOĞRU
Yanlız, Yannız,
Yalnız
Yalnış, Yannış
Yanlış
Herkez
Herkes
Gaste
Gazete
Entellektüel
Entelektüel
Birmukabele
Bilmukabele
Tela:fuz
Telaffuz
Hakkaten, Hakkatten
Haki:katen
Sezeryan
Sezaryen (Sezar’dan)
Şöför
Şoför
Şohben
Şofben
Egzos, Eksoz, Egzoz
Egzos, Egzost
Kapişon, Kapşol,
Kapüşon
Karete
Karate
Fortmanto
Portmanto (Portatiften)
Piskolog
Psikolog
Orjinal
Orijinal
Askerî, Asgerî  (Ücret)
Asgarî
Kefalet (Suç karşılığı ödenen bedel, cezai para)
Kefaret
Saat(ler olsun)
Sıhhat(ler olsun)
Dakka
Daki:ka
Direk (Doğrudan)
Direkt
Zerafet
Zarafet
Aferim
Aferin
Mütevazi
Mütevazı
Kolanya
Kolonya
Meraba
Merhaba
Madden
Maddeten (İdareten, ilaveten gibi)
Komidin
Komodin
Ünvan
Unvan
Süku:tuhayal
Suku:tuhayal  (
Kareografi
Koreografi
Vehamet
Vahamet
Antreman
Antrenman
Rakım
Ra:kım (A harfi uzatılır)
Ha:tıra:
Ha:tıra (İkinci A uzatılmaz)
Kelli Felli
Kerli Ferli (Farsça’da ker güçlü, fer ışıltılı demek)
Vejeteryan
Vejetaryen
Züccaciye
Zücaciye
Kilot
Külot
Mundar
Murdar
Dinazor
Dinozor
Acenta
Acente
Şevkat
Şefkat
Ataç
Ataş
Mefta
Mevta
Menapoz
Menopoz
Aperatif, Aparatif
Aperitif
Fantezi, Fanta:zi
Fantezi
İka:met (K’yi ince-uzun okuyarak)
İka:met (K kalın-uzun okunur)
Ha:yır
Hayır (A uzatılmaz)
Ya:rın
Yarın (A uzatılmaz)
Akibet
Akıbet
Eşkal
Eşkal (K ince okunur, ek alınca uzar)
Veka:let
Veka:let (K ince okunur)
Lamba (L’yi kalın okuyarak)
Lamba (L inca okunur)
Na:let
La:net (L ince ve uzun okunur)
Bilimum
Bilumum
Tela:fuz
Telaffuz
Rakkam
Rakam
A:sa: (İki A’yı da uzatarak)
Asa: (Sadece ikinci A uzun)
Arefe
Arife
Ba:kiye (A’yı uzatarak)
Bakiye (A kısa)
Haşiye (A’yı uzatmadan)
Ha:şiye (A uzun okunur)
Boğa yılanı
Boa yılanı
Aforoz
Aforoz
Avara, Ava:re
A:va:re (İki A da uzun)
Azerbeycan
Azerbaycan
(Bile ve ayrıca anlamındaki) Da:hi
Dahi (İki ses de uzatılmaz)
Hi:be
Hibe (İ uzatılmaz)
Fa:riza (A’yı uzatarak)
Fari:za (İ uzatılır, A uzamaz)
İkâ:me (K ince-uzun)
İka:me (K kalın ve uzun okunur)
Hile
Hi:le (İ uzun)
Mi:zah (İ’yi uzatarak)
Mizah (İ uzamaz, A kelime ek alınca uzar)
Mi:zac (İ’yi uzatarak)
Mizac (İ uzamaz, A kelime ek alınca uzar)
Araf
A:raf (İlk hece uzun)
Yara:rı (İkinci A’yı uzatarak)
Yararı (İkinci A uzamaz)
Zara:rı (İkinci A’yı uzatarak)
Zararı (İkinci A uzamaz)
Laga Luga (L’leri kalın söylererek)
Lâga Lûga (L’ler ince ve kısa)
Nema (A’yı kısa söyleyerek)
Nema: (A uzatılır) Nema:lanmak
Gaza:bı (A’yı uzatarak)
Gazabı (A uzamaz)
İkâmet (A’yı incelterek)
İka:met (A kalın-uzun)
İkâmetgah, İkâmetgâh
İka:metgâh (İlk A kalın-uzun, ikincisi ince-uzun)